Bağcılar’da kentsel dönüşümle birlikte yeni konut projeleri öne çıkıyor

Bağcılar’da kentsel dönüşümle birlikte yeni konut projeleri öne çıkıyor

İstanbul’da riskli binaların dönüşüm sürecini hızlandırmayı amaçlayan “Yarısı Bizden Kampanyası” sürüyor. Kampanyayla birlikte İstanbul’da özellikle yüksek nüfuslu ilçelerde yeni projeler öne çıkıyor.

Depremlere karşı konutların güvenli biçimde yenilenmesini amaçlayan “Yarısı Bizden Kampanyasıyla” birlikte kentsel dönüşüm projeleri özellikle İstanbul’da hızlandı. İstanbul’un en kalabalık ilçelerinden biri olan Bağcılar’da da yeni projeler ön plana çıkıyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan İSTANBUL 2020 AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ömer Faruk Kızılgüney, inşaat sektörünün Türkiye ekonomisinin lokomotiflerinden biri olduğunu söyleyerek, “Devletimiz de bu sorumluluğun farkında olarak üretimi ve kentsel yenilenmeyi destekliyor. Ancak burada önemli olan nicelik değil, nitelik. Devlet artık işini hakkıyla yapan, teknik ve finansal yeterliliği olan firmalarla yol yürümek istiyor. Biz de üzerimize düşeni yapıyor, ülkemizin kalkınma hedeflerine projelerimizle katkı sunmaya gayret ediyoruz. İşini düzgün yapan için sektörün yolu her zaman açıktır” ifadelerini kullandı.
“Dönüşümün önündeki maliyet engelini devletimiz büyük ölçüde üstlenmiş durumda”
’Yarısı Bizden’ kampanyasıyla ilgili konuşan Kızılgüney, “Bu kampanya, İstanbul’un güvenliği için atılmış çok kıymetli bir adım. Vatandaşımız için büyük bir imkan. Dönüşümün önündeki maliyet engelini devletimiz büyük ölçüde üstlenmiş durumda. Bu bir fırsattan öte, can güvenliği için bir gereklilik. Biz sektör temsilcileri olarak bu süreci destekliyoruz. Vatandaşlarımızın da bu imkanı değerlendirip, binalarını yenileme konusunda hızlı hareket etmelerini tavsiye ederim” diye konuştu.
Kızılgüney, Selvi Park Evleri gibi 613 bağımsız bölümlük projenin Bağcılar bölgesini nasıl etkilediğiyle ilgili olarak şöyle konuştu: “Bağcılar, İstanbul’un en dinamik noktalarından biri; dönüşüme ve nitelikli konuta ihtiyacı vardı. Biz Selvi Park ile bölgenin potansiyelini ortaya çıkardık diyebilirim. 613 bağımsız bölüm, sadece bir inşaat hacmi değil, oraya gelen yeni bir yaşam kültürü demek. Projemiz tamamlandığında bölgenin ticari ve sosyal hareketliliğine katkı sağladığını görmek, bir iş insanı olarak bizi memnun ediyor. Bölgeye değer kattıysak ne mutlu” açıklamalarında bulundu.
Kızılgüney, sözlerine şöyle devam etti: “Ticaretin en temel kuralı sözünü tutmaktır. Bizim anlayışımızda taahhüt, namustur. Zorlu ekonomik koşullar elbette oldu ancak biz finansal planlamamızı ve risk yönetimimizi buna göre yapmıştık. Ekibimizle birlikte disiplinli bir çalışma yürüttük. Süreci doğru yönettiğinizde, teslimat bir başarı değil, olması gereken doğal bir sonuçtur. Biz sadece işimizi yaptık ve daire sahiplerimizi evlerine kavuşturduk. İnsanlar beton bloklar değil, aileleriyle huzurla yaşayacakları yuvalar arıyor. Projeyi tasarlarken “Ben ailemle burada yaşar mıyım?” sorusunu kendimize sorarız. Cevap evet ise projeye başlarız. Sosyal alanlar, güvenlik, peyzaj; bunlar modern hayatın gereklilikleri. Yatırımcılarımız geçmişteki işlerimize bakarak bize güvendi, oturumcular ise sunduğumuz yaşam standardını benimsedi. Bu teveccühe layık olmak için çalışıyoruz.”
Şirket olarak İstanbul’un ihtiyaç duyulan bölgelerinde, şehre ve insana saygılı projeler üretmeye devam edeceklerinin altını çizen Kızılgüney, “Yönettiğimiz portföyü ve birikimimizi, yine gayrimenkul geliştirme alanında, doğru lokasyonlarda değerlendirmeyi planlıyoruz. Çalışmalarımız sürüyor, zamanı geldiğinde yeni projelerimizi kamuoyuyla paylaşacağız” dedi.
Konut alacak yatırımcılara tavsiyelerde bulunan Kızılgüney, “Vatandaşlarımıza en önemli tavsiyem; acele etmeden, detaylı araştırma yapmalarıdır. Bir projeye girmeden önce firmanın geçmişine, bitirdiği işlere ve finansal yapısına baksınlar. Maket üzerindeki vaatler değil, sahadaki gerçekler referans alınmalı. Güven veren, kurumsal yapısı oturmuş firmaları tercih etmeleri, birikimlerini korumaları adına en doğru adım olacaktır” diye konuştu.
Kızılgüney, sözlerini şöyle tamamladı: “İnşaat bizim baba mesleğimiz, bu işin tecrübesiyle büyüdük. Ancak benim vizyonum, bu kıymetli mirası sadece bina üreten bir yapıdan, “değer yöneten” kurumsal bir finans modeline dönüştürmek. Bugün dünyada gayrimenkul sektörü artık sermaye piyasalarıyla entegre ilerliyor. Yönetim Kurulu olarak en büyük önceliğimiz; şirketimizi Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) statüsüne taşımak. Neden GYO? Çünkü biz şeffaflığa, denetlenebilirliğe ve kurumsallığa inanıyoruz. Hedefim, Kızılgüney’i kişilere bağlı bir şirket olmaktan çıkarıp, kurumsal hafızası olan, halka açık ve yatırımcısıyla birlikte büyüyen bir marka haline getirmek. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi eğitimim de bana her zaman sürdürülebilir sistemler kurmanın önemini hatırlatır.”

Exit mobile version